Dünya genelinde pek çok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de “dış mihraklar” suçlamaları zaman zaman gündeme gelir. Ekonomik sorunlar, mülteci krizi, güvenlik ve göç meseleleri gibi geniş kapsamlı ve karmaşık problemler yaşanırken, bu dış mihrakların suçlandığına sıkça tanık oluruz.
Sorunlar karşısında en kolay ve en rahat yol genellikle dışarıyı suçlamak olmuştur. Bu durum, belki de içinde bulunduğumuz zor durumları kabul etmeyi, hatta daha da önemlisi, bu durumları düzeltmeye çalışmayı gerektiren daha zorlu ve karmaşık bir sürece girmeyi önler. Ancak bu sürecin sonunda, döngüsel bir yapıda olduğumuz ve aslında hiç ilerleme kaydetmediğimiz gerçeğiyle yüzleşiriz.
Avrupa’yı veya Amerika’yı suçlamak, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi gibi ekonomik sorunlar karşısında sıkça başvurulan bir yöntem olmuştur. Ancak bu suçlamalar, kendi ekonomik politikalarımızı, kaynak yönetimimizi ve hatta sistem içinde var olabilecek düzensizlikleri sorgulamaktan bizi alıkoyar. Kendi politikalarımızı ve uygulamalarımızı eleştirmek ve düzeltmek yerine, dış etkenlere odaklanmayı seçeriz.
Aynı şekilde, hükümet değişikliklerinin ekonomik sorunları çözeceğine dair bir inanç bulunmaktadır. Ancak, hükümet değişiklikleri genellikle tek başına bir çözüm sağlamaz, çünkü ekonomik sorunların kökeni genellikle çok daha karmaşık ve çok boyutludur. Ekonomik refahın sağlanması için, sadece bir hükümet değişikliği değil, aynı zamanda derinlemesine ekonomik reformlar ve hükümet politikalarının gözden geçirilmesi de gerekmektedir.
Ürünlerin fiyatlarına zam gelmesi durumunda, bazıları hemen “bunlar Amerika ve Avrupa’nın oyunları” diyerek bahaneler üretir. Ancak, ürün fiyatlarındaki artışlar genellikle karmaşık ekonomik faktörlerin bir sonucudur ve genellikle kendi ekonomimizle daha doğrudan ilgilidir. Bu tür suçlamalar, gerçek sorunları ve sorumlulukları göz ardı etmemize ve yüzleşmekten kaçınmamıza yardımcı olur.
Her ülkenin karşılaştığı sorunlar genellikle çok boyutlu ve karmaşıktır. Tek bir kaynağı veya tek bir çözümü suçlamak, genellikle bu karmaşıklığı yeterince anlamamızı ve çözüm bulmamızı engeller. Gerçek çözümler genellikle karmaşık ve çok boyutlu bir yaklaşım gerektirir. Bu, politikaların gözden geçirilmesi, ekonomik ve sosyal reformların uygulanması, adaletin sağlanması ve genel olarak toplum refahını artırmaya yönelik adımların atılmasını içerir.
Dış mihrakları suçlamak ve hayali düşmanlar yaratmak, karmaşık sorunların üstünü örtebilir ancak kalıcı çözümler sunmaz. Bu tür suçlamalar genellikle gerçek çözümler bulmamızı engeller. Kendimizi ve yönetimimizi eleştirebilmeli ve daha iyi olmaya yönelik adımlar atabilmeliyiz.
Sonuç olarak, içeriden başlamadan, dışarıdaki dünyayı suçlamak hiçbir şeyi değiştirmez.