Seçimlerin temel amacı, halkın kendi yöneticilerini seçerek kaderini belirlemesidir. Ancak, bu teorik çerçeve, pratikte çoğu zaman hayal kırıklığı yaratmaktadır. Seçmen, sandığa gidip tercihini yaparken, idealleri ve inançları yerine, "kötünün iyisini" seçmek zorunda kalabiliyor.
Siyasette yeni yüzler görmek bazen imkansız. Aynı liderler, kazansınlar ya da kaybetsinler, yıllarca aynı koltukta oturuyorlar. Eh, burada dikkat çeken şey, bu durumun ne kadar uzun sürdüğü. Yani, demek oluyor ki, koltuğa yapışıp kalmak liderliğin bir göstergesi değil, tamamen parti içi çıkarlar ve oyunlar.
Bir liderin popüler olması sadece ve sadece iyi olduğu için olmayabilir. Kimi zaman sadece rakipleri kötü olduğu için öne çıkıyor. Böyle olunca, seçimlerde "kötünün iyisi"ni seçmek zorunda kalıyoruz. Maalesef, bu da demokrasinin bize sunduğu "seçenek" oluyor.
Çoğu insan partisine sadıktır, bu güzel bir şey. Ancak, bu sadakat yerinde saymamıza da neden oluyor. Eğer parti içinde değişim ve yenilik olmazsa, "mecburen" aynı isimlere oy vermeye devam ediyoruz.
Sonuçta, demokrasi bizim için "kötünün iyisi"ni seçmekten ibaret oluyor. Hem partiler, hem de seçmenler olarak kabullenmiş durumdayız. İdeal bir demokraside olmamamız gereken bir yerdeyiz ve bu durum hepimizin canını sıkıyor.