Mazlumdan Zalimliğe: Sınırsız Gücün Yozlaştırıcı Etkisi

Lord Acton'un , Güç yozlaştırır, mutlak güç kesin olarak yozlaştırır ifadesi birçok olayda doğrulanmıştır. Gücün insanlar üzerindeki etkisi, bir zamanlar zulme uğrayanların güç kazandıklarında benzer şekilde zalimleşmesiyle kendini gösterir. Örneğin, Yahudiler II. Dünya Savaşı'nda büyük acılar çektiler. Ancak İsrail devleti kurulduktan sonra, Filistinlilere karşı uyguladıkları baskı ve şiddet, birçok kişi tarafından soykırım olarak nitelendirilmektedir. Bu, bir zamanlar mazlum olanların, güç kazandıklarında nasıl zalimleşebileceğinin bir örneğidir.

Benzer bir durum Çin Kültür Devrimi sırasında da yaşandı. Mao Zedong liderliğindeki devrim, başlangıçta eşitlik ve adalet vaadiyle yola çıktı. Ancak devrim ilerledikçe, devrim karşıtları ve muhalifler ağır baskılara ve zulümlere maruz kaldılar. Bu süreçte, devrimciler de tıpkı bir zamanlar savaştıkları baskıcılar gibi acımasız hale geldiler. Güç, onları da yozlaştırdı ve kendi halklarına büyük zararlar verdiler.

Sovyetler Birliğinde de aynı durum görüldü. Devrim öncesi baskı ve zulüm gören işçi sınıfı, iktidarı ele geçirdiklerinde Stalin'in liderliğinde baskıcı bir rejim kurdular. Milyonlarca insan, Gulag kamplarında hapsedildi, sürgün edildi veya öldürüldü. Yani, bir zamanlar mazlum olanlar, güç sahibi olduklarında aynı zulmü başkalarına uyguladılar. Bu örnekler, gücün insanları nasıl yozlaştırabileceğini göstermektedir.


Hiç kimseye sınırsız güç ve yetki verilmemelidir. Gücün kötüye kullanılmasını önlemek için güçler ayrılığı ilkesi uygulanmalı ve sürekli olarak denetim mekanizmaları bulunmalıdır. Tarih, bize gücün insanları nasıl yozlaştırabileceğini defalarca göstermiştir.Ayrıca, insan doğası gereği güçlenince nasıl kendinden geçtiğini, kendini kaybedebildiğini ve kendimizi birilerinin insafına bırakmamamız gerektiğini biliyoruz.Bu yüzden, kesinlikle iktidar sahiplerinin denetlenmesi ve hesap verebilir olmaları gerekmektedir.